8 Mart 2015 Pazar

İKİ KALP

İki kalp arasında en kısa yol: 
Birbirine uzanmış ve zaman zaman 
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol. 
Merdivenlerin oraya koşuyorum, 
Beklemek gövde gösterisi zamanın; 
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, 
Bir şeyin provası yapılıyor sanki. 
Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar 
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. 
CEMAL SÜREYA

LAVANTA

Odanız kızkardeşinizdir, 
Büyük Ş'lerle iner giysiniz; 
Bir kez onarılmış anıt mihrap; 
Hemen pencereye geçersiniz. 

Bütün şarkıları düşünün, 
Sizin yüzünüz çıkar ortaya, 
Konsolun üstünde yelpaze, 
Yan yana yan yana düşünün ama. 

En derin çizgiler, güzelim, 
En tatlı anlardan kalma... 
Değme acı baş edemez 
Hazların lal oyuklarıyla. 

Çıkarken yığılan basamaklar 
Kaçı kaçıverirler inerken, 
Beyaz sunağıyla gotik tapınak, 
Eliniz sanki hep tırabzanda. 

Bir şeyiniz olayım sizin, 
Hani nasıl isterseniz, 
Oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz; 
Dünyanın bir ucuna 
Birlikte gider miyiz? 

Bekletilmiş ipeklinizden 
Kopmaya can atar bir düğme; 
Boş verin, o düğme hayın, 
Gider miyiz? 

Şimdiye dek düşünmediyseniz 
Bakmayın içinde ne var, 
Küçük bir kitaptır yaşamak 
Elinde tutmaya yarar.
CEMAL SÜREYA

11 Ocak 2015 Pazar

YERÇEKİMLİ KARANFİL

YERÇEKİMLİ KARANFİL

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.

EDİP CANSEVER

AKILLA BİR KONUŞMAM OLDU

Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim;
Sen ki her bilginin temelisin,
Bana yol göstermelisin.
Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkaç yıl daha katlan, dedi.
Nedir; dedim bu yaşamak?
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Evi barkı olmak nedir? dedim;
Biraz keyfetmek için
Yıllar yılı dert çekmek, dedi.
Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;
Kurt, köpek, çakal, makal, dedi.
Ne dersin bu adamlara, dedim;
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
Benim bu deli gönlüm, dedim;
Ne zaman akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin, dedim;
Dizmiş alt alta sözleri,
Hoşbeş etmiş derim, dedi.
 Ömer Hayyam


http://www.youtube.com/watch?v=LJyFHa8xze0

25 Kasım 2014 Salı

GELMEYEN BAHAR



Gel kardeşim, gel beri
Hey kurt hey kuş hey börtü böcek
Ah gidenler gelir mi geri
Açar mı bugün dört bahardır kanayan çiçek
Demek
Daha bizim yaşımızda insanlar ölecek
1943
ENVER GÖKÇE

25 Mayıs 2014 Pazar

GÜNLER GEÇER

  

  Günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni, 
  Kim bilebilir ki kimi, neyi eskittiğini?
  Ben ne kadar önemserdim kendimi, hay Allah! 
 Sen ne kadar kumraldın aynalarda, hay Allah! 
 Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa,
 Gel bağışlayalım birbirimizi...


            TURGUT UYAR

14 Nisan 2014 Pazartesi

SÖYLENİR


söylenir ve yarım kalır
bütün aşklar yeryüzünde
bir kaktüs bol sudan nasıl
nasıl çürürse öyle

en sevdiğim temmuzdu aylardan
hazirana benzediği için biraz
biraz da kendiliğinden
belki de müşteriye iyi davranan
efendi bir bakkal kimliğinde

nasıl mutlu oldum iki yaz
nasıl mutlu oldum kardeşler
salkımsöğüt bir ben iki
bir üçüncü var mıydı bilmiyorum
üçüncü vardı elbet
bir yaban ördeğinin sevincini taşıran
bir sonbahar gibi köpüren
temmuza benzese de
öyle oldum ki anlatamam
sıcak yaz
solgun bir coğrafya gibi belleğimde
şapkalar çiçekler eski elbiseler
geçmişi olan eski elbiseler
denizden çıkan bir ışık
unutulmuş bakımsız arka bahçeler
öyle oldum ki anlatamam
her mevsimde sonbaharı taşlayan
bir çocuk nasıl olursa öyle

belki de bitip tükenmeyen
bir fetih döneminde
atlar nasıl kişnerse
yani durgun bir suyun
erguvandan aldığı renkle
gidip geldim caddelerde
Fatih nerdeydi Samatya nerde
nerden gidilirdi Üsküdar'a
düşünüp durdum günlerce

anlatamam ormanların ettiğini
nasıl dayandım o mutluluğa
tükenmez bir ışık olan mutluluğa
deniz ve ışık olan
karmakarışık bir mutluluğa
nasıl

şimdi bir şarap gibiyim
coğrafyasız
eskimeye bırakılmış fıçısında
TURGUT UYAR

10 Kasım 2013 Pazar

DUVAR

Soğuk anların çabucak geçişinde
Yaban gözlerin senin kendi sessizliğinde
Duvar örüyor çevreme
Kaçıyorum senden yol sapaklarında

Kırları yıldız tozunda görebileyim diye
Işık pınarlarının suyunda yıkanayım diye
Sıcak yaz günlerinin ebruli sisinde
Eteğimi yaban zambaklarla doldurayım diye

Köy evlerinin damından horoz seslerini duyayım  diye
Kaçıyorum senden kırların eteğinde
Yeşilliklere ayağımı sağlam basayım diye
Ya da çimenlerin soğuk çiyini içeyim diye

Kaçıyorum senden, terk edilmiş bir sahilde
Kayıp kırların göğündeki karanlık buluttan
Denizdeki fırtınaların baş döndüren dansını göreyim diye

Uzak bir günbatımında
Yabani güvercinler gibi kanatlarımın altına alayım diye
Çölleri , dağları, gökyüzünü
Kuru çalıların arasından
Kırlardaki kuşların mutluluk şarkılarını duyayım diye

Kaçıyorum senden, senden uzakta açayım diye
Arzu şehirlerinin yolunu
Ve şehrin derinliklerinde ...
Düş sarayının ağır, altından kilidini

Lakin gözlerin, sessiz çığlıklarıyla
Yolları karartıyor
Sırrının karanlığında yeknesak
Çevremde duvar örüyor
Elbette bir gün
Tereddüt gözünün büyüsünden kaçarım
Saçılırım, rengarenk düş çiçeklerinden saçılan koku gibi
Gece rüzgarlarının saçlarındaki dalgadan akar
Güneşin kıyısına dek gireyim
Sonsuz dinginliğinde uyumakta olan bir dünyada

Altın renkli bir bulutun yatağına kayarım yumuşacık
Işık huzmeleri dökülür mutluluğun göğüne
Küme küme ahenk tarhları

Ben oradan özgürlük ve sarhoşlukla
Bakarım büyülü gözlerinle
Yollarını kararttığın dünyaya
Bakarım, büyülü gözlerinin
Sırların karanlığında yeknesak
Ördüğü duvara

FURUĞ - Yeryüzü Ayetleri